BÜYÜK BUDAPEŞTE OTELİ (THE GRAND BUDAPEST HOTEL)

imdb puanı : 8,2






20. yüzyılın başlarında iki savaş arasındaki dönemde geçen hikayede,
Avrupa'nın hayali Zubrowka şehrinde bulunan Büyük Budapeşte Oteli'nin
ihtişamlı dönemine tanık oluyoruz. Gustave H, otelin işleyişini büyük
bir profesyonellikle idare eden, müşterilerini dahi en ince
ayrıntılarına kadar tanıyan bir konsiyerj görevlisidir. Bir gün otele
bellboy ve komi görevlisi olarak Zero Mustafa adında genç bir adam gelir
ve kısa zamanda aralarında yakın bir arkadaşlık başlar. İkili
birbirlerinin sırdaşı olurken yaşadıkları şehir de büyük bir savaşa
doğru sürüklenmektedir. Bu esnada Gustave'ın yaşlı sevgilisi Madame D.
esrarengiz bir şekilde hayata veda eder, ikili Madame D.'ye veda etmek
için yola çıkar. Bir asilzade olan Madame D.'nin şatosuna vardıklarında
miras bölüşümünün yapıldığı toplantıya denk gelirler. Madame D.,
Gustave'a miras olarak paha biçilmez bir Rönesans tablosu bırakmıştır ve
bunun açıklanmasıyla aile içerisinde büyük bir karmaşa çıkar. Bu andan
itibaren belalarla dolu bir maceraya atılan Gustave ve Zero, gerçeklerin
peşinde koşarken dışarıda da bir çağ değişmektedir…
Wes Anderson'ın Moonrise Kingdom filminden sonraki yeni çalışması olan filmin bol yıldızlı kadrosunda Ralph Fiennes, Saoirse Ronan, Bill Murray, Jude Law, Edward Norton, Léa Seydoux ve Owen Wilson gibi isimler yer alıyor.
Wes Anderson'ın Moonrise Kingdom filminden sonraki yeni çalışması olan filmin bol yıldızlı kadrosunda Ralph Fiennes, Saoirse Ronan, Bill Murray, Jude Law, Edward Norton, Léa Seydoux ve Owen Wilson gibi isimler yer alıyor.
BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
Masalsı dünyada polisiye lezzeti...
Ali Ulvi Uyanık
Ali Ulvi Uyanık
Wes Anderson, yedi uzun metrajlı film çekti. Sinemalarımızda gösterime giren, "Çılgın Liseliler" (Rushmore), "Tenenbaum Ailesi" ( The Royal Tenenbaums), "Suda Yaşam" (The Life Aquatic with Steve Zissou) ile "Moonrise Kingdom"da,
düzenli olanla uzlaşmazlık ve sorunlu aile kurumuna uyumsuzluk,
karakterleri içsel çalkantılara sürüklüyordu. Uzlaşmazlık ve uyumsuzluk
gözde temaları olan Anderson, animasyonla da (Fantastic Mr. Fox) perçinlediği ironiye dayalı hikâye anlatma deneyimlerindeki ince işçiliği öyle bir noktaya getirdi ki, sekizinci çalışması "Büyük Budapeşte Oteli"nin kıvrımları içinde kaybolarak büyülü bir yolculuğa çıkabilirsiniz.
"Büyük Budapeşte Oteli"nin (The Grand Budapest Hotel) hikayesinin
ana yapısını oluşturan olaylar 1932 yılında geçmekte: Tam da, gizemli
ve yoğun kişiliğiyle perdeden seyircileri büyüleyen Greta Garbo
ve MGM'in yıldızlarının buluştuğu film "Grand Hotel"in (Berlin'de bir
otel) çekildiği tarihte! Anderson, tarihin ve sinemanın, en esrarengiz,
çekici, ışıltılı, şatafatlı,gösterişli, şehvetli aşk ve casusluk
hikayelerine ev sahipliği yapmış Orta Avrupa kentlerinin / otellerinin
cazibesinin, iki büyük savaş arasında yükseldiğini bildiği için uygun
bir yıl seçmiş. Sonra hikayesini, gerçekliğin katılığına mahkum etmemek,
kurduğu özel dünyayı belirgin sembollerle, karakter ve yer isimleriyle
bozmamak için hayali bir yer yaratmış: Zubrowka Cumhuriyeti mesela
(Żubrówka, Polonya kökenli bir votka aslında). Evet, Budapeşte ama Orta
Avrupa'yı simgelediği için; kentle ilgisi yok!
Otelin, özellikle zengin, yaşlı, tesadüfen tümü sarışın yaşlı
hanımefendi misafirlerine 'her tür' hizmeti veren ve işini tam bir
soylulukla yürüten concierge şefi M.Gustave (Ralph Fiennes)
ile üçüncü dünyadan gelmiş bir göçmen olan lobi görevlisi genç
"Zero"(Sıfır) arasında başlayıp gelişen ilişkinin ekseninde ilerliyoruz.
Anderson, Hugo Guinness ile yazdığı senaryoda Stefan Zweig'in çalışmalarından faydalanmış.
Kimdir Zweig? Avusturyalı, Yahudi asıllı roman-oyun yazarı ve
gazeteci. 1881 doğumlu yazar, Rio de Janeiro'da, 1942 yılında,
Avrupa'daki Hitler egemenliğinin süreceği karamsarlığı içinde karısı ile
birlikte intihar etti. Anderson, Gustave ile Zero'nun, otelin gizli
sahibi olan ve ara sıra kalmaya gelen 84 yaşındaki Madam D.'nin kendi
malikanesinde ölmesinden (öldürülmesinden) sonra sürüklendikleri
polisiye öyküde, yaklaşan tehlikeyi ve bu karanlığı sürekli
hissettiriyor. Fakat öyle bir alaycı ton oluşturuyor ki, ikilinin son
derece insani ve eğlenceli hikayesi, bu karanlığa asla teslim olmuyor;
yitip gitmiyor. Anderson, fizik / kimya kurallarını esnettiği ve bazı
planlarda porselen bebek evleri gibi kurduğu dünyada, Gustave ile
Sıfır'ın temsil ettikleri, saflık, azim, biraz da zekayla, tüm berbat
düşüncelerin ve entrikaların alt edilebileceği iyimserliğini koruyor.
Yönetmenle "Moonrise Kingdom"da da çalışan ve "12 Yıllık Esaret" (12 Years a Slave) ile kendi dalında Oscar adayı olan Adam Stockhausen'ın, yine 3 kez Oscar adayı olmuş set dekorasyoncusu Anna Pinnock ve Stephan O.Gessler
liderliğindeki sanat yönetimiyle işbirliği yaparak imza attığı, görsel
etkilerle desteklenen yapım tasarımı, seyirciyi ele geçiriyor. Avrupa
resminden- heykelinden beslenen, bazı planlarda modern sanattan
çizgilerle renkleri anımsatan, birtakım anlarda ise bir tablonun ya da
oyuncakçı dükkanının rafları arasında dolaşıyormuşsunuz hissiyatını
veren, binlerce objenin olduğu komplike bir iş. Bu çalışma,"Büyük
Budapeşte Oteli"nin dünyasını oluşturuyor; hikaye de bu dünya içinde
geçtiği için anlam kazanıyor.Film, aynı zamanda, Anderson'ın filmlerini
değerli kılan unsurların özünü içerip, sinemada hikaye anlatmanın yüksek
sanata nasıl dönüştürülebildiğinin dersini veriyor.
Ralph Fiennes! Hoş zaafları olan Gustave'da, bugünlerde sık sık
tartıştığımız 'insan olmak'a dair erdemleri, nüanslı bir oyunculukla
anımsatıyor. Karşısında Sıfır'ı oynayan 1996 doğumlu Tony Revolori'nin
ustalık derecesindeki performansı da -itiraf edelim- şaşırtıyor. Ve
kıymetli / ünlü yaklaşık iki düzine oyuncu, bazıları iki - üç planda
bile oynasa bile, belli ki koşa koşa gelmiş ve bu görsel lezzette
yerlerini almış bulunuyorlar.
2013 Berlin Jüri Büyük Ödülü
Bu yıl Berlinale’nin açılışını yapan Wes Anderson’ın yeni filmi,
bizi 20. yüzyıl tarihinden referanslarla dolu hayali bir dünyaya
sokuyor ve Orta Avrupa’da efsane bir otelin hikâyesini anlatıyor. Büyük
Budapeşte Oteli’ne yıllar önce belboyluk göreviyle giren ve daha sonra
otelin sahibi olan Zero Mustafa bu süreci anlatırken, son derece
eğlenceli bir polisiyenin içinde buluyoruz kendimizi. İrili ufaklı
rollerde sayısız ünlünün gözüktüğü bu benzersiz masal, belki de Wes
Anderson’ın şu güne kadarki en görkemli ve en iddialı filmi. Üstelik
Anderson daha büyük bir projeye kalkışmış olsa da bildik tarzından ödün
vermemiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder