25 Temmuz 2014 Cuma

LIFE of PI (pi nin yaşamı)

Life of Pi


  

imdb puanı: 8,1

  


 


 


  


  


  

 





 


  


 


  


 


 


 


 


 


 


Hindistan’dan Kanada’ya giden bir yük gemisi, içindeki hemen hemen tüm canlılarla birlikte trajik şekilde batar. Bir can kurtaran filikası, uçsuz bucaksız vahşi Pasifik Okyanusu'nun ortasında yapayalnız kalır. Sandalın hayatta kalmayı başarabilen mürettebatı ise bir sırtlan, kırık bacaklı bir zebra, bir orangutan, Richard Parker adında üç yüz kiloluk bir Bengal kaplanı ve Pi adlı 16 yaşında Hintli bir çocuktan oluşmaktadır. Pi'nin hayvanat bahçesi işleten ve hayvanlarıyla göç yoluna koyulan ailesi, batan gemide yaşamını kaybetmiştir.
Pi, kurtuluş yok gibi görünen bu okyanusta zayıf bir sandalda yanındaki hayvanlarla birlikte hayatta kalma savaşı verir ve keskin zekası ve zooloji bilgisiyle besin zincirine kurban gitmez. Ama şimdi Bengal Kaplanı ile teknede baş başa kalmıştır. Dev kaplana yem olmamak için hayvanla anlaşmanın ve yakınlaşmanın yollarını bulur. Sıra dışı yolculuk sona ermeden büyülü bir adaya varacaktır...
Oscarlı sinemacı Ang Lee'nin yönetmenliğinde sıra dışı bir öykü sunan filmin kadrosu ise oldukça renkli. Daha önce oyunculuk deneyimi bulunmayan Suraj Sharma'nın Pi'yi canlandırdığı yapımda, ayrıca Tobey Maguire, Irrfan Khan, Adil Hussain rol alıyor.



4 Dalda Oscar heykelciğini havaya kaldıran “Life Of Pi” her bir karesi, duvarları süsleyecek kadar güzel tablolardan oluşan, büyüleyici bir resim sergisini andırıyor. Sıradışı hikayesinin yanı sıra görsel açıdan sinema seyircisini fazlası ile doyuruyor. Bu yüzden kesinlikle sinemada izlenmeli, bu emek çük ekranlarda heba edilmemeli. Son dönemlerde konu sıkıntısı çeken sinema sektörünün kurtarıcısı olan edebiyat dünyası, bu filmin de yaşam kaynağı olmuş. Kanadalı Yazar Yarın Martel’in, film ile aynı ismi taşıyan kitabından uyarlanan Life Of Pi, Brokeback Mountain, Kaplan ve Ejderha gibi Oscar’lı filmlerin Çinli Yönetmeni Ang Lee’nin usta Yönetmenliği ile beyazperdede hayat buluyor ve gerçek bir 7.sanat şaheseri olarak karşımıza çıkıyor. Tek kişilik oyuncu performansları bazı filmleri sıkıcı hale getirebiliyor, bu filmin avantajı ise hikayenin duraksadığı bölümlerde kendinizi muhteşem görsel efektleri, ağzınız açık seyrederken buluyorsunuz. Taking Woodstock (Özgür Woodstock) filminde Ang Lee’nin uçuk hayal gücüne birkaç sahnede tanık olmuştuk. Bu filmde de özellikle Pi’nin Bengal Kaplanının nereye baktığını merak ettiği sahnede balıklardan, hayvanat bahçesine, ordan geride bıraktığı kız arkadaşına ve batan gemiye kadar uzanan halüsülasyonlar, ünlü yönetmenin keyif verici maddeler kullandığının şahidi adeta. Adam uçmuş diyorsunuz.
Bengal Kaplanı (Richard Parker) ile başrolü paylaşan hintli aktör Suraj Sharma’nın ilk filmi olmasından mütevellit vasatı geçemiyor. Buda Boolywood sinemasındaki abartılı oyunculuklardan zaman zaman esintiler sunmasından ötürü olsa gerek, pek kanımız ısınamadı ve animasyon kaplanın gerçekçiliğinin gölgesinde kaldı. Genelde hayvan ve insanın irtibatta olduğu filmlerde, hayvanlar insani duygulara meyil etmeye başlar film ilerledikçe, La Fontaine masallarına doğru yol alır. Bu filmin bir güzel yanıda, Richard Parker (İngiliz sol bek ismi gibi bu arada) kaplan gibi kaplan olarak tüm film delikanlılığını koruyor. Film hikaye açısından Cast Away gibi doğayla baş etmeye çalışan insanoğlu mantığında gözüksede, hikayenin altında yatan metaforlar ve kaplan, canlıları yiyen asit adası, ayağı kırık zebra, sırtlan, anne orangutan ve asit adasındaki mirketlerin altında yatan sembollere kafa yorunca film bittikten sonra dahi düşünmeye, yeni metaforlar bulmaya devam ediyorsunuz. Filmin sonunda Pi’nin anlattığı hikayede izleyiciye bak bir de buna inanabilirsin sana alternatifte veriyorum diyor.

Beyazperde de bir izleyici yorumu bu paylaştığım. Her kelimesine katılıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder